Sıcak mı sıcak, temmuzun sahnesini çalmış bir haziran. Atatürk Kültür Merkezi Tiyatro Salonu’ndayım. Az sonra Şef Neyzen Özsarı’nın yöneteceği Netsanat Orkestrası’ndan “Türkan Şoray’ın Sonsuz Senfonisi” adlı konseri izleyeceğim.  

“Mavi Eşarp” ve “Çılgınlar” filmlerinin müzikleriyle başlıyor konser. Arkadaki dev barkovizyonda dönen filmlerden kareler eşliğinde. Ardından orkestra, müziğini Cahit Berkay’ın bestelediği “Selvi Boylum Al Yazmalım”a geçiyor. İlk notalarla birlikte büyük bir alkış tufanı kopuyor salonda. “Sevgi emektir”i bize öğreten güzel Asya’nın İlyas ve Cemşit arasında seçim yaptığı o unutulmaz sahneden görüntülere odaklanmışken arkadaki perde aralanıyor ve Türkan Şoray çıkıyor sahneye. O ilerlerken bütün seyirci ve orkestra üyeleri bir anda ayağa kalkıp dakikalarca alkışlıyor al yazmalısını. Heyecanının titrettiği sesiyle ve bütün zarafetiyle şöyle diyor: “Bu gecenin güzelliğini sinemaya borçluyum, yaşasın sinema diyorum. Bana eşlik ettiğiniz ve mutluluğuma ortak olduğunuz için size çok teşekkür ediyorum.’’ Sözlerini bitirip salonun orta bölmesindeki yerine giderken, telefon kameraları onu yakından çekmek için yarışıyor. O yerine oturmadan kimse oturmuyor. Çok sahici, çok içten bir saygı duruşu bu.  

Haberin Devamı

Art arda ekrana gelen Türkan Şoray filmlerinin karelerine müzikal performansları hayranlık uyandıran Netsanat Orkestrası eşlik ediyor. Şefin orkestrayla uyumu müthiş. Aralarında şahane bir duygu alışverişi var, notalara yansıyan. Salonun akustiğine diyecek yok. Görkemli bir estetik haz duyan seyircinin mutluluğunu tarif etmek imkânsız. Ve “Dila Hanım” alıyor sırayı. Yine şahane bir Cahit Berkay bestesi. Rıza Bey’in (Kadir İnanır) efsanevi dansı ve elinde silahıyla onu vurmalara kıyamayan âşık Dila Hanım. Kaç âşık kadın bakışı öğrendik Türkan Şoray’ın büyülü gözlerinden. Ama Dila Hanım başkaydı. 

Ayırmasın Mevlam bizi 

Gözlerinden açılmışken “Dönüş” filmi beliriyor ekranda. Söz ve müziği Yalçın Tura’ya ait muhayyerkürdi şarkıya başlıyor orkestra: “Hasretinden Yandı Gönlüm”. Yine hayırsız bir Kadir İnanır karakteri. Alamancı İbrahim. Onun vefakâr ve cefakâr karısı Gülcan. Başı dik, güçlü bir Türkan Şoray kadını daha. Bakışlarıyla kendisine musallat olan Bilal İnci’yi deliyor, İbrahim’e aşkın doruklarından bakıyor, bebeğine şefkat serpiyor aynı gözler, insanın içini dağlayan bir acıyla yanıyor… Kendi yönettiği filmde Türkan Şoray gözleriyle bir kadın bakışı seremonisi düzenliyor. Bebeğini kaybettiğinde ne çok gözyaşı dökmüştüm çocuk yaşımda Gülcan için, valla koca kadın hâlimle yine ağlayasım geliyor.  

Haberin Devamı

Ve “Yılanı Öldürseler” filminden kareler alıyor dev ekranda yerini. Yaşar Kemal’in aynı adlı romanında Türkan Şoray yönetmenliğinde sinemaya uyarlanan bir başka Şoray klasiği. Bir başka Şoray kadını. Esme. Orkestra Zülfü Livaneli’nin bu film için bestelediği muhteşem parçayı seslendiriyor bu defa. Annem ve babamla gitmiştik “Yılanı Öldürseler”e. Damağımda, arada yediğim Alaska Frigo’nun tadı.  

Orkestrayı ve film karelerini, tek bir notayı ve görüntüyü kaçırmadan aynı anda takip etmeye çalışmanın coşkusuyla devam ediyor konser. Bu kez sırada “Sultan” var. Yine bir Cahit Berkay bestesi, seyircinin duyar duymaz alkış yağmuruna tuttuğu. Mahalle kültürü ve gecekondulaşma üzerine yazılmış muhteşem bir Yavuz Turgul senaryosu. Mahallenin dul ve çocuklu güzeller güzeli Sultan’ı.  

Haberin Devamı

Hemen ardından gelen “Kara Gözlüm”. Anonim Trabzon türküsü “Oy Oy Birtanem (Azize)”ye başlıyor orkestra. Solist Hande Everes, siyah gece elbisesinin üzerine taktığı kırmızı Azize beresiyle çıkıyor sahneye. O sahneden, Türkan Şoray ekrandan seslendiriyorlar bu kanımızı kanatan şarkıyı. Balıkçı kızı Azize. İşvenin, cilvenin, neşenin unutulmaz ismi, Türkan Şoray’ın zengin karakter galerisinden.  

Konserin sonunda Şef Neyzen Özsarı sahneye davet ediyor Türkan Şoray’ı. O sahneye çıkana kadar yine ayakta alkışlarla eşlik ediyoruz kendisine. Orhan Gencebay bestesi “Sevemedim Kara Gözlüm”ü söylüyor üzüm buğusu sesiyle. Şarkının sonunda, bütün zarafeti ve samimiyetiyle, içinden taşan sevgisiyle seyircisine bakıp “Ayırmasın Mevlam bizi ömür boyunca” diyor. 

Ve konserin sonuna geliyoruz. Bis’lerin ardından ne Şoray kulise gidebiliyor ne biz salondan çıkabiliyoruz. Alkış kıyamet! Attilâ İlhan’ın dediği gibi “Böyle bir sevmek görülmemiştir”. Karşılıklı. Evet, dinlediğimiz “Türkan Şoray’ın Sonsuz Senfonisi”ydi. Mükemmeldi. Ama diğer yandan Türkan Şoray’ın kendisi, Tanrı’nın en güzel senfonilerinden biri. Bizim için bestelediği. O pırıltılı, şaşaalı, bol alkışlı dünyada kibirden uzak kalabilmiş, Türkiye’deki kadın varoluşuna filmleriyle büyük katkı sunmuş, eşitlikçi, adalet duygusu güçlü, sevgi ve saygının yol arkadaşlığında uzun mesafe koşabilmiş bir sanatçı. Milletçe takdir edip önünde saygıyla eğildiğimiz. Sultanımız… Sahiden öyle: Ayırmasın Mevlam bizi…  

İyi pazarlar. 

OSZAR »