Türkiye su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor. Su kaynaklarımızın da sınırı var. Susuzluk yaşamamak için bu kaynakları verimli kullanmalıyız. Üretimimizi su varlığına göre planlamalıyız. Bunun için de ‘sanal su’ ve ‘su ayak izi’ kavramları öne çıkıyor
Bu yaz, su sorunu konusunu daha sık konuşacağız. Çünkü meteorolojik ölçümlere göre, neredeyse tüm Anadolu’da olağanüstü bir kuraklık hâkim bulunuyor. Türkiye geneli su yağışlarında, son 11 yılın en düşük seviyesiyle karşı karşıya. 14 ilde durum, tam anlamıyla afete işaret ediyor. Son 65 yılın en kurak döneminin yaşanmasından ötürü bitkilerde su stresi gözlenmeye başladı. Hububat deposu olarak bilinen illerin beşinde, kuraklık yönetiminin verim kaybı riskinin arttığını ortaya koyan raporlar dikkati çekiyor.
Sonuçta gıda üretiminin devamlılığına bağımlıdır. Su olmazsa gıda da olmaz. Ve maalesef suyumuz her geçen gün azalıyor. Falkenmark İndeksi’ne göre, Türkiye su stresi yaşayan ülkeler arasında yer alıyor. Su kaynaklarımızın da sınırı var. Susuzluk yaşamamak için bu kaynakları mutlaka verimli bir şekilde kullanmalıyız. Hatta üretimi bile, su varlığına göre planlamamız gerekiyor. Bunun için de ‘sanal su’ kavramı öne çıkıyor.
Su ayak izi ve sanal su nedir?
Sanal su, bir ürün üretimi sırasında kullanılan toplam su miktarını ifade ediyor. O ürünün uluslararası ticarete konu olup ihraç edilmesi hâlinde sanal su ticareti gerçekleşmiş oluyor. Yakın zamanda yapılan bir çalışma (1), Türkiye’nin her yıl sözleşme ihracatıyla 5.9 milyar metreküplük sanal su ihraç ettiğini gösteriyor. Yani Ömerli Barajı’nı her yıl 26 kez doldurabilecek suyu yurt dışına aktarıyoruz. Bu miktar, İstanbul’un yedi yıllık evsel su ihtiyacını karşılayabilecek düzeye denk geliyor. Elbette ihracat ekonomik açıdan önemli. Ancak iklim krizi, önem sıralamasını baştan aşağı değiştirmeye başladı. Yakın gelecekte ihracatta sanal su payı da katılmaya başlanacak. Bu nedenle yüksek su ayak izine sahip bitkiler yerine, daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yönelmemiz gerekiyor.
Az mercimek çok üzüm
Çalışmada, mercimek ve pirinç örneği veriliyor: “Mercimek, su ayak izi oldukça yüksek bir tarım ürünü. Aynı zamanda Türkiye’nin en çok ihraç ettiği tarım ürünlerinden biri. Ancak yüksek su ayak izi ve büyük miktarda serbest bırakılmasına rağmen, ekonomiye önemli katkı sağlayan ürünler arasında yer almıyor.”
Öte yandan, fındık, incir ve pamuğun su ayağının yüksek olmasına rağmen, ekonomik getirisinin de yüksek olduğuna işaret ediliyor. Fındık, incir ve pamukta ihracatın sürmesinin yanı sıra ürün performanslarında su işlemlerinin dikkate alınmaması uyarısında bulunulmuş. Meyveler ise su ayak izi çok daha düşük yönetimli ürünler olarak öne çıkıyor. Muz, portakal, elma ve domates gibi ucuz sanal su hacimlerinin düşük düzeyde olduğuna değinilen çalışmada, “Özellikle üzüm ve domates gibi, su ayak izi düşük, ancak yüksek gelirli ihracatına devam edilmesi” önerisinde bulunuluyor. İklim değişiminin daha kurak ve sıcak bir coğrafyada devam etmesi kaçınılmaz bir gerçek. Geleceği, bu programların programlanması ve sürdürülebilir gıda üretimi açısından oldukça önemli.
(1) https://doi.org/10.24323/akademik-gida.1554424