The Others MUZAFFER TEMA'NIN UZUN YOLCULUĞU

MUZAFFER TEMA'NIN UZUN YOLCULUĞU

07.03.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

MUZAFFER TEMA'NIN UZUN YOLCULUĞU

MUZAFFER TEMANIN UZUN YOLCULUĞU

Melda DAVRAN

Ünlü Fox stüdyoları... Adını sinema tarihine yazdıran pek çok filmin başında kükreyen aslan, bir yazının içinden çıkar: 20. Century Fox. Bir Türk dostu olan Yunanlı armatör Sukuras'ın sahibi olduğu bu stüdyodan bir kuşak boyunca kimler gelip geçmemiş ki: Marilyn Monroe'lar, Elizabeth Taylor'lar, John Wayne'ler, bir de bir Türk aktörü Muzaffer Tema.
Türk sinemasında 1950'li, '60'lı yıllarda hiçbir artistin aklına gelmeyen Tema'nın aklına gelmiş ve soluğu Amerikalı meslektaşlarının arasında almış. O yılların ünlü oyuncusu Alan Ladd'e benzerliğiyle ün salan Tema, yıllar boyu onun gibi bakmış, onun gibi saatini sağ koluna takmış.
Pera Palas'ta buluştuk Tema'yla, onun için pek çok anısı olan bir mekanda. Yılların profesyonelliğiyle fotoğraf için uygun yerleri önerdi, sıkılmadan poz verdi, Alan Ladd gibi oturup, Robert Mitchum gibi baktı.
Çekim faslı bitince de anlatmaya başladı: "Beşiktaş'ta doğmuşum, haziran ayında. Paramount Film Stüdyosu'na başvurduğumda bir form vermişlerdi, yaş hanesine gelip de duraklayınca, müdür gelip 'Kendini hangi yaşta hissediyorsan öyle yaz,' dedi. Amerika'da kimse bana yaşımı sormadı. Kadınlarla sanatçıların yaşının sorulmayacağına inanıyorlar, onlara göre bu saygısızlık."
Konservatuvardan mezun olmuş Muzaffer Tema. Sinemaya girişi de ilginç. Bir gün bir konser sırasında İlhan Arakon tarafından keşfedilmiş ve kendini "Çığlık" filminin setinde bulmuş, ruh doktoru olarak. Kısa zamanda Avrupai tipiyle dikkat çekmeye başlayınca da filmler birbiri ardına gelmeye başlamış: "Hıçkırık", "Dudaktan Kalbe", "Kadın Severse", "Mağrur Kadın"...
O yıllarda Sezai Solelli'nin başında bulunduğu Artist dergisi de Türk Oskarı adıyla ödül vermekte. Birinciliği ilan edilmiş Tema'nın. Devir Cahide Sonku'ların, Cahit Irgat'ların, Gülistan Güzey'lerin devri. Acıklı Türk romanları acıklı filmler haline gelmekte, sinema yeni idollerine kavuşmakta. Türk sinemasında her şey yolunda giderken birdenbire Amerika'ya gitmeye, Amerikan rüyasını gerçekleştirmeye karar verir Tema. Neyi var, neyi yok satar, eşinden boşanır. Artık şansını Hollywood'da deneyecektir. Heyecanla anlatıyor o günleri: "Milyonda bir tesadüf beni buldu, New York'ta bir kokteylde, Sukuras'la tanıştırıldım. Hemen ofisine çağırdı, resimlerimi gördükten sonra da, hiç uzatmadan ne zaman Hollywood'a gidersin diye sordu. Ben kem küm edince de, o günün maaşı demek olan 500 doları ve uçak biletini takdim edip, 'good luck' diyerek yolladı beni. Ayağımın tozuyla Türkiye'de de gösterilen iki filmde oynadım: 'Certain Smile' (Acı Tebessüm), 'Twelve to the Moon' (Aya Giden 12 Adam). Yıl 1958'di. İlk defa bir feza filmi çevriliyordu, ben de Dr. Murat'tım."
Hollywood başını döndürmektedir genç aktörün. Bu ne kadar da uzun süren bir Amerikan rüyası diye sık sık kendini çimdiklediği bile olur. En ünlü artistler burnunun ucundadır. Stüdyonun berberinde büyük oyuncularla tıraş sırası bekler, cıvıl cıvıl bir kadındı dediği Marilyn Monroe'yla, Garry Cooper'la aynı kafede kek yer.
Ünlü dostlarını şöyle anlatıyor: "Natalie Wood'la, Robert Wagner'la Drama School'da birlikteydik. Natalie çok şirin, çok tatlı bir kızdı. Sophia Loren'in saygın bir evliliği vardı, tutucuydu, pek yanaşmazdı. Marlon Brando ise çok kaprisliydi."
Bir de kısa süreli bir aşk yaşar, bir başka Türk dostu olan Zsa Zsa Gabor'la. Los Angeles'ta, Cumhuriyet Balosu'nda tanıştığı Gabor'u, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle anımsıyor yeniden.
1960'ların sonunda babasının hastalığı nedeniyle rüyası sona erip Türkiye'ye dönmüş, film çevirmeyi sürdürmüş. Ama yıllar sonra dayanamayıp ilk göz ağrısına geri dönmüş. Hawaii'de şimdiki eşiyle 7. evliliğini yapmış. Bir "artist acentesi"yle anlaşıp küçük rollerde rol almış, Amerikalılara piyano ve flüt dersi vermiş son yıllarda. Bugünlerde Amerika'ya geri dönecek bir zamanların ünlü jönprömiyeri. Aklında da tek şey var: Yıllardır yaşadığı Los Angeles'tan ülkesine kesin dönüş yapmak ve anılarıyla huzur içinde yaşamak.

OSZAR »